Emeğin sol omuzdan ekrana yansımasını izlediğimiz Dardenne Kardeşlerin elinden çıkmış Rosetta ve İki Gün Bir Gece’yi inceleyeceğiz bu yazıda. Başrollerinde kadın oyuncuların yer aldığı iki filmde de, hayat karşısında verilen mücadelenin ne kadar insafsız ve acımasız bir şekilde olduğunu gösteriyor bize. Pes etmeyen, her şeye rağmen verdikleri emeğin peşi sıra giden iki kadının hayatını konu alan bu iki filmde karakterlerin çok fazla ortak olmasına rağmen birçok yönden birbirlerinden ayrışıyorlar diyebiliriz.
Kapitalizmin Yarattığı His: Diken Üstünde Olmak
İki filmde de çıkarılma korkusu, kendini bir yere ait hissedememe, diken üstünde yaşamını sürdürme gibi kavramlar, karnımıza saplanan bir yumru gibi karşımıza çıkıyor. Depresyonda olması sebebiyle Sandra’nın işine son verilme kararı, hayatımızda daha az iyi hissettiğimiz bir döneminde yeterli verimi alamayan patronumuzun işimize son verilebileceği gerçeğiyle yüzleştiriyor bizi. Öte yandan Rosetta’nın toplumun bir parçası olabilmek, alkolik bir annenin etkilerini yok etmek için kurmaya çalıştığı hayatı da yine işten kazandığı paraya bağlı diyebiliriz. Yaşamımızdaki isteklerimizin ve huzurumuzun, patronumuzun iki dudağı arasında olmasının aslında asıl huzursuzluk olduğunu anlatmaya çalışan, emeğin ne kadar ucuz olduğunu süreç boyunca işleyen bu iki filmde, işten çıkarılmaya karşı verilen tepkiler turnusol görevi görüyor diyebiliriz.
Ben mi O mu?
Rosetta işten çıkarılmamak için arkadaşının işten çıkarılmasına sebep olurken Sandra ise eylül ayında arkadaşlarından birinin işine son verilmesi şartıyla geri alınması kararına karşı çıkıyor. Keskin bir detay olan bu davranış aslında önceliklerinin ne olduğuyla alakalı önemli mesajlar veriyor. ‘Ben mi o mu’ ikileminde kendini seçen Rosetta, kapitalizmin perçinlediği ‘’ben’’ duygusunun canlı örneği diyebiliriz. Sandra ise hala sistemin çürük dişleri arasında erimeyen, ilkelerinden ve vicdandan ödün vermeyen bir karakter olarak bazı değerlerin yok olmadığını anlatıyor.
Sendikalaşmanın Önemi ve İşçi Dayanışması
Sandra’nın kaderinin işçi arkadaşlarının lehine oy kullanmasına bağlı olması, işçilerin ikramiyeden vazgeçmeleri gerekliliği aslında toplu bir eylem ile çözülebilecek konuyken kişisel hırslar ve kapitalizmin sonucu olarak genişleyen ihtiyaçlar haznesi, ‘’bir diğeri beni ilgilendirmez’’ sonucunu doğuruyor. Oysaki başkasının sonu, sizin de muhtemel sonunuzdur. Çünkü sistemin çarkları aynıdır ve görece zayıf olanı ezer. Şayet düşük bir döneminizde iyi bir performans sergileyemezseniz siz de işinizden atılabilirsiniz. Öte yandan atılmamış olmanız bir gün atılacak olma korkusunun önüne asla geçemez.
Dardanne Sinemasının bize en büyük katkısı tek yolun dayanışma ve işçinin emeğine sahip çıkması olduğunu düşündürmek diyebiliriz. Direnerek göreceğimiz aydınlık günlere….
Comments