Kosta Rikalı yönetmen Antonella Sudasassi Furniss'in ikinci filmi olan “Tutuşan Bir Bedenin Anıları” Berlin Film Festivalinde dikkat çekmiş ve Panorama İzleyici Ödülü almıştı. Film, yaşlı bir kadının hatıraları üzerine bir hikâye anlatırken belgesel ve kurmaca arasındaki çizgide geziniyor. Yönetmen; Patricia, Ana ve Mayela isimli üç kadının kendisine anlattığı yaşam öykülerini tek bir ana karakter üzerinden aktarıyor. Bu karakter hayatı boyunca yaşadıklarını seyirciye anlatıyor ve izlediğimiz film onun anılarından oluşuyor. Film kurmaca da olsa anlatılan her olay gerçek ve bu sahicilik filmin güçlü yönü. Furniss üç farklı kişinin anılarından tek bir yaşama ait tutarlı bir anlatı kurmayı başarıyor.
Filmin açılış sahnesinde kadınların cinsel deneyimleri hakkında konuşmalarını dinliyoruz. Sadece sesleri duyuluyor, ekran karanlık. Furniss, filmi kadınların ataerkil düzen tarafından yok sayılan tensel arzularıyla açıyor, onları duyulur kılıyor. Filmin devamı bu arzuları görünür kılmak için o sese bir beden bahşediyor. Bu bedenin ihtiyar bir kadına ait olması görmezden gelinen arzuları görünür kılma gayesini vurguluyor. Ana karakter ve yaşıtları gençliklerini kadınların cinsel arzularının özgürce ifade edilemediği bir dönemde yaşamış. Bu dönemde üzerlerinde kurulan baskı onları hayatlarının kalanında da etkiliyor. Film özellikle bu karakterin yaşlılığına odaklanıyor, bu tercih geri dönüşlerle karakterin bütün hayatını inceleme fırsatı sunuyor. Furniss odağına aldığı bu bedeni birden fazla kişinin birleşiminden oluşan bir karaktere vererek o karakteri Kosta Rika sınırlarının ötesine taşıyor, dünyanın her bölgesindeki kadınların bir temsili haline getiriyor. Kadına bir ad vermemesi de bundan dolayı. Karakterin ismi olmaması kadının filmin izlendiği ülkeye göre farklı isimlere bürünebilmesine yarıyor.
Film, anımsamak kavramı üzerine bir hikaye anlatıyor. Neredeyse bütün anlatı ana karakterin kendi geçmişi üzerine kafa yorması ile geçiyor. Ana karakter çocukluğundan başlayarak bir sürü olay hatırlıyor, bu olaylar kadının yaşlılığında yaşadığı evden geri dönüşlerle anlatılıyor. Furniss izlenebilirliği arttırmak için hatırlama sürecini doğrusal bir şekilde gösteriyor. Filmin başlarında kadının çocukluk anılarını, ortalarında gençliğini, ilerleyen kısımlarında ise yetişkinliğini izliyoruz. Ama bu yaklaşım anımsama sürecini fazla kronolojik ve basit gösteriyor. Oysa geçmişe bakmak bu kadar doğrusal bir eylem değildir, her hatıra başka zamanlarda yaşanmış başka hatıralara çıkar.
Hatıraların kronolojik olarak verilmesi gerçekçi olmasa da bu hatıraların yaşlı kadın üzerindeki etkisi iyi gösterilmiş. Çocukluk anılarından baki kalan travmalar, kapalı bir toplumda yaşanan ilk sevdalar, ataerkil düzenin kadınlar üzerinde kurduğu baskı gibi bazı temalar etkili şekilde işlenebiliyor. Ama film çok fazla konuya dokunmaya çalışıyor ve bazı konularda söylemek istediği şeyler diğer konularda söylediklerine kıyasla sığ kalıyor. Katolik Hristiyan değerlerinin kadınlar üzerindeki baskısı hakkında sahneler var ama filmin konuya ayırdığı kısıtlı zaman yüzeysel yorumların önüne geçmesine engel oluyor.
Tutuşan Bir Bedenin Anıları, kadınların uzun süredir içinde yaşadığı ataerkil düzenin karanlığını önce görseliyle sonra da anlattığı hikayeyle gözler önüne seriyor. Sadece ataerkil baskıları teşhir etmekle kalmıyor, bu baskıların aşılacağını da gösteriyor. Filmin ana karakterini yaşlılığında özgür bir kadın olarak izliyoruz. Gençliğinde toplum baskısı yüzünden yaşayamadıklarını yaşlılığında yaşıyor. Filmin adı da kadının yaşlılığında tutuşan bedeninden geliyor. Burada filmin tam anlamıyla kurmaca olmadığını hatırlamak gerekiyor. Bu son, hem yönetmenle konuşan üç kadın için hem de dünyanın dört bir yanında benzer sıkıntılar yaşayan kadınlar için geçerli. Patricia yandıkça, Ana yandıkça, Mayela yandıkça, bambaşka coğrafyalardaki bambaşka kadınlar yandıkça çıkacak karanlıklar aydınlığa.
Comments